Mutluluk
Mutluluğu genelde yaptıklarımızın nihai hedefi olarak kabul ediyoruz. Daha mutlu olmak için çalışıyor, bir şeyler yapıyor ve bu yüzden ilişki kuruyoruz.
Burada mutlulukla ilgili yeni bir şey söyleme niyetim yok, asırlardır filozofların, düşünürlerin en çok konuştuğu konulardan biri olan mutluluk hakkında yeni bir şey söyleyebileceğimi de sanmıyorum.
Amacım sanırım biraz aklıma gelenleri ifade etmek, biraz da kendime hatırlatma yapmaya çalışmak. Mutluluğu bazen devamlılığı olan bir hal sanıyoruz. Birbirimize soruyoruz hayatında, işinde, ilişkinde mutlu musun? Sanki buna verebileceğimiz herhangi bir cevap tanımlamaya yeterli olabilirmiş gibi.
Ben çoğu şeyin bir spektrumun üzerinde yaşandığına inanıyorum. Bu spektrumun neresinde mutluyum? Hangi derecede mutluyum? Bu bana spektrumda hareket alanım olabildiğini hatırlatıyor.
Bir de niceliğin yanında bunun zamansal tanımlaması var tabiki. Şu anda mı mutluyum? Yoksa belli bir zaman diliminde mi mutluyum? Sanırım sadece var olduğumuz an için mutluluktan ya da mutsuzluktan bahsedebiliriz. Ve hatta bundan bahsettiğimiz sırada bile o an geçmiş olduğu için belirttiğimiz şey kendini geçersiz kılacaktır (Six Feet Under dizisinin son sahnesi, mutlaka izleyin).
Peki mutluluk bu kadar belirsizken nasıl bu kadar peşinden koşabiliyoruz? Peşinden koştuğumuz şey gerçekten mutluluk mu? Mutluluk yerine haz, huzur, tatmin, neşe gibi ifadeler kullansak işimiz biraz daha kolaylaşır sanki. İnsanların terapiye gitme sebepleri "mutsuz" olmaları oluyor sıklıkla. Terapide önce bunu bir netleştirmeye çalışırız (benim çalıştığım ekolde böyle, diğerlerini bilmiyorum). Çünkü mutluluk olarak belirttiğimiz ihtiyacımız büyük ihtimal başka bir şey.
Mutsuz olduğunuzu düşündüğünüzde ya da mutlu olmayı istediğinizde kendinize sorun: Benim neye ihtiyacım var? Hayatımda sihirli bir değnek olsa (bu değneğin olmadığını da en başta kabul edelim) neyi değiştirmesini isterim? Hayatınızda değişmesini istediğiniz şeyler için elinizdekilere göz atın ve ne kadarını değiştirebileceğinizi anlamaya çalışın.
Kafamdaki mutluluk biraz da adım atmakla ilgili sanırım. Haliyle benim limitlerim de kendi doğrularım. Ha ama şunu biliyorum ki, adım attıkça (hem gerçek hem de mecazi anlamda) serotonin salgılamaya programlı bir beyin yapısına sahibiz (teknik detaylara girmiyorum burada). Ve biz aslında her zaman "iyi" olmaya ve yaşamaya programlı varlıklarız. Dolayısıyla her zaman "mutlu olmaya" mecalimiz olduğunu unutmayın.Sevgiler, mutluluklar!

.png)